Bazen kalbimiz daralır, nefes bile sığmaz olur… Ama gökyüzü der ki: “Bu da geçecek. Çünkü her darlığın ardında genişlik vardır.” Bu video, İnşirah Suresi’nin ilahi frekansını astrolojik sembollerle buluşturuyor. Dinlerken sadece bırak… kalbin ferahlasın, ruhun genişlesin. “Rabbim, göğsümü genişlet ve yükümü hafiflet.”
8. ve 12. evlerin karşı karşıya gelme durumlarını
göstermekte. Bu da demek oluyor ki duygularımızın kontrolü biraz zor olabilir. Kare
açılar bir şeyleri öğrenmemiz için varlar. Gerilim, engel, gerginlik, sertlik,
baskı, çatışma içerir. Para piyasalarında, bizlerin hayatındaki maddi alanlarda
yaşanacak bazı sıkıntılar olabilir. Bu aralarda bizleri yok etmeye, üstümüze
basmaya çalışan bazı insanların varlığını fazlasıyla hayatlarımızın içinde
görebiliriz. Yapmak istediklerimize odaklanamaz-sak eğer, ertelemelere girersek
bu bizim için sıkıntılı zamanların doğmasına sebep olabilir. Tabi bu
ertelemeleri durum değerlendirmesi için yapmıyorsak. Sadece gerek bazı kişileri
zora sokmak, gerek tembellik, gerekse boş vermişlik olsun eğer bunlarsa ana
konu başlıklarımız, bunların karşılığını alacağımızı hatırlatmak isterim. Elbette
değişim kaçınılmaz. Biz yaptığımız her seçimle kendi kaderimizin değişmesini
zaten her zaman sağlıyoruz. Önemli olan bunu birliğin ve bütünlüğün hayrına
olacak şekilde yönetebiliyor olmamız. Tabi kendi çıkarlarımızı da gözetmek
önemli. Ama kendim için bunu yapmalıyım, başkası beni bağlamaz diyorsak bunun
bedellerini de ödeyeceğiz.
Bu zamanlarda esnek olmak biraz zordur. Ve bu tutumu biz
göstermiyorken başkasından beklemek biraz yanlış olabilir. O zamanda nasıl bir
konuşma tarzı çıkacak. O şöyle davransaydı, oda bu tepkiyi vermeseydi, onun
tutumu bana bunu yaptırıyor gibi söylemler. Buda bizi saydıcılar ve rağmenciler
grubuna sürükler.
Bir videomda size anlattığımı hatırlıyorum. Bu dünyada 2 tür
insan tipi vardır. Biri saydıcılar, diğeri rağmenciler.Saydıcıların düşünce
yapısı, davranış kalıbı şöyledir.
‘’ benimde arkamda biri olsaydı bende bunu
başarabilirdim. Benimde param olsaydı bu durumda olmazdım. Beni destekleyen bir
ailem olsaydı bende okulumda başarılı olabilirdim gibi daha uzatabileceğimiz birçok
cümle.
Bu tarzda, bu yapıda olan kişiler, asla bir sorumluluk almazlar. Her zaman
karşı tarafı suçlayacak yapıları vardır. Çünkü kolaydır ve kolayı seçmek zayıf
insanların davranışıdır. Kendilerinde suç bulurlarsa, bununla yüzleşmek zorunda
kalırlar. Yüzleşmeler hepimizin sıkıntısı ama bu kişiler bu durumla da baş
etmek istemezler. Onların alışık oldukları zorluklar vardır. Alışkanlıklarından
vaz geçip yüzlerini başarıya, mücadeleye dönerlerse eğer, zahmete girmiş
olurlar. Zahmet mücadele ve azim gerektirir. Elini taşın altına koymayı
gerektirir. Neden işin kolayı varken zora girsinler. Değil mi? İşin kolayı ne
peki? Bu benim hatam, ben yapamadım
demektense, onun hatası, onun yüzünden bu işim olmadı demek daha kolay. Öğrenilmiş
çaresizlik bu yapıdaki kişilerin düştüğü en büyük tuzaktır.
Ayağına zincir bağlanan filin hikayesini hepimiz biliriz. Hindistan’da
filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir zincirle bir kazığa
bağlarlarmış. Tabi bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da
kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir. Küçük fil önceleri bundan kurtulmak
için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne
kavuşamaz.
Yıllar geçer, fil kocaman olur...Bağlı olduğu kazığın ve
zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık.
Ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz. O özgür
olamayacağına inanmıştır, artık kırılamayan şey, filin zinciri değil inancıdır.
Buna psikolojide "Öğrenilmiş Çaresizlik" deniyor. Unutmayın...
Çaresizseniz.. Çare ''siz''siniz!
İşte saydıcıları anlatan en güzel ve kolay hikaye.
Peki, bir
de rağmenciler var. Onlar ne yapar? Onlar şöyle düşünürler:
beni destekleyen
hiç kimse olmamasına rağmen başardım, arkamda kimse durmuyorken bile bu işe
koyuldum, ailem hiçbir zaman olmadı ama ben okulumu gene de bitirdim. Param olmamasına
rağmen risk aldım ve başardım.
İşte hayatta başarılı olmuş, lider özelliğine
sahip kişilerin düşünce yapısı budur. Onlar birçok kişiden farklıdırlar. Onlar zorluklar
karşısında sorumluluk alırlar, hayatlarında inisiyatif kullanarak kararlar alırlar.
Sorun odaklı değil, çözüm odaklı kişilerdir. Ve onlar asla pes etmezler. İşte size
birkaç tane dünyaca ünü, herkesin tanıdığı kişilerden örnekler.
Stephen King
Stephen King uzun bir süre çok yoksul bir hayat sürdürüyor.
Evlenmek için kıyafet ödünç alıyor ve karısıyla bir karavanda yaşamaya
başlıyor. Yazmaktan ise asla vazgeçmiyor. İlk yayınlanan ve sadece 35 dolar
kazandığı hikayesi The Glass Floor’dan önce tam olarak 60 tane red mektubu
almış. Stephen King, bugün kitapları milyonlarca satan ünlü bir yazar.
Jim Carrey
Jim Carrey 14 yaşındayken zor günleri başlıyor. Babası işini
kaybediyor ve bir karavana taşınmak zorunda kalıyorlar. 15 yaşında annesinin
hazırladığı kostümle ilk kez sahne alan Carrey aradığı ilgiyi bulamıyor. 16 yaşında
okulu bırakıyor ve komedyen olmak için Los Angeles’a taşınıyor. Uzun süre
arabasında yaşayan ve hayallerine kavuşmak için çabalayan Carrey, 1995 yılında
kendisine bir gün 10 milyon dolar dolar kazanacağını bildiren bir not yazıyor.
Hayali Salak ile Avanak filmiyle gerçeğe dönüşüyor. Hala o notu sakladığını
söyleyen Carrey, hayalinin peşinden koşmayı hiç bırakmamış.
İşte size rağmenciler. Şimdi bu açılar ister kare açı olsun,
ister karşıt açı olsun, ister en sert dolunaylar, isterseniz Satürn sizi
sınavdan geçiriyor olsun, isterseniz mars size sert bir açı ile olmadık bir
durumda olmadık bir hanenize sert açı yapsın. Benim her zaman inandığım ve
bildiğim bir şey varsa, siz kendinizle barışık, kendinizle yüzleşmiş, en
önemlisi de kendinizi seviyorsanız işin yarısı bitmiş demektir. Geriye kalan
yarısı ise en önce kendinizle, sonra başkaları ile kurduğunuz iletişimde
yatıyor.
Hiç kimse anasının karnında iletişim tekniklerini bilerek, uzman
iletişimci olarak doğmaz. Sonradan bu becerileri kazanırız. Ve çok azımız bunu hayatımızı değiştirmekte
kullanırız. Peki, şimdi sormak istiyorum
bu açılara, hayatın zorluklarına boyun
mu eğeceksiniz? Yoksa her şeye rağmen bende varım deyip hayatınızın
direksiyonunu elinize mi alacaksınız?
Astroloji harita yorumlarınızı yaptırın tabii. Bende bunun
böyle olması gerektiğine inananlardanım Bu saydığım konular bu durumu
önemsizleştirmez. Ama harita analizlerinize teslim olmayın. Onları nasıl
dönüştüreceğinizi bilin. Zaten astroloji haritalarında anlamı budur. Nerede sıkıntı
yaşadığınızı, enerjinizi nerede dönüştürmeniz gerektiğini söyler. Ama siz
haritalarımızı kader olarak algılarsanız, öğrenilmiş çaresizliğe katılmış
olursunuz. Şimdi size soruyorum,
SEVGİLİLİK SÖZLEŞMESİ Kadın ve erkek (opsiyoneldir) bu anlaşmayı imzaladığı an sözleşmede aksi belirtilmediği müddetçe 2 yıl, 8 ay, 16 gün, 23 saatlik sevgililik antlaşmasına varmış demektir... Aşağıdaki maddeler tartışılamaz, iptal edilemez ve yeniden görüşülemez ... madde 1: Aşağıda imzası olan -ki bu sözleşmede sevgililer olarak anılacaktır- kişiler tüm maddeleri kabul etmiş var sayılacaktır. madde 2: Herhangi bir nedenle telefonu kapatma, şarjı bitme yada arızalandı bahaneleri ASLA kabul edilemez. 24 saat O telefon taraflara açık olmak zorundadır. madde 3: Sevgililer bu sözleşme ile birbirlerini sözleşme süresince sevmeyi peşin olarak kabul etmektedirler. madde 4: Sözleşme bitiş anından itibaren taraflardan bir...
Rahatsızlıklarınızdan Tamamen kurtulmak için içtiğiniz SU’nun şifa Gücünden de FAYDALANMAYA NiYET edin. Su bütün evrenin ve kainatın başlangıç noktasını oluşturuyor. Bedenin yüzde 70’i su ama beyinle birleştiğinde bu su anlam kazanıyor. O zaman H 2 0’dan çıkıyor. Ve ona hangi dalga boyunu yüklersen o frekansa bürünüyor. Moleküler yapısı dönüşüyor, bedene şifa katıyor. Evet su şifadır. Ancak şu an çeşmelerimizden akan su için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Çünkü bize ulaşana kadar bir sürü işlemden geçiyor ve doğallığını maalesef yitiriyor. Örneğin zihninizden “Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin” diye geçirip, suyu içtiğinizde, o kesin şifadır. Çünkü, sözlerle suya frekans yüklemiş oluyorsunuz. ...
Yorumlar
Yorum Gönder