Öne Çıkan Yayın

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM...

 



Aslında hayat öyle kısa ki her şeyi biz büyütüyoruz gözümüzde. Her şeyi imkânsız hale biz getiriyoruz ve sınırları hep kendimiz çiziyoruz.

Geçen yazımda da bahsetmiştim hiç birimiz aslında özgür değiliz. Kimimiz bahçedeki köpekler kadar kimimiz evdeki köpekler kadar özgürüz demiştim. Evet, gerek toplumun koyduğu kurallar, gerekse kendi sınırlarımız etkili bunda. Mesela hayallerimize kimse karışamaz değil mi? Herkes istediğini hayal etmekte son derece özgür. Kendini uzayda boşlukta, başka bir gezegende bir yerde ya da dünyanın bir ucunda yaşarken hayal edebilir. Buna kimse karışamaz ama birine anlatırsan dalga geçerek seni dibe doğru çekebilir. Zaten insanlar birbirlerini çekemiyorlar çoğu zaman. Birbirlerinin başarılarını, konuşmasını, arkadaşlarını ve az önce dediğim gibi hayallerini bile kıskanıyorlar. Zaten şu Pandemi dönemi, hayat şartları ve koşturmaca arasında elimizde kalan tek güzel şey hayallerimiz ya bari onlara dokunmasalar diyorum. Ama hayallerimizde bile sınırlar var. Zaten bir arkadaşım bana insanın görmediği bir şeyi hayal bile edemeyeceğini söylemişti. Ona da çok şaşırmıştım ama düşündüğünde gerçekten de doğru. Özellikle bu devirde iyice daralan bir durum var. Yani şu kısacık hayatta aslında insanlar nasıl yaşamak istiyorsa bırakın öyle yaşasınlar. İster hayallerde ister gerçekte. Her hayalimiz gerçek olacak diye bir şey yok ama gerçekleşebilecek hayallerimizi de bırakın yaşayalım ya!

Bu hayata hepimiz bir kere geleceğiz. Ve devamı olmayacak zaten. Bir gün nefes sayımız bitince “tık” diyecek ve duracak her şey. Senin bu dünyada dert ettiğin her şey bir hiç olacak o zaman. Geçim derdin, ailen, arkadaşların… Her şey ya her şey puf diye kaybolacak. Geçenlerde düşündüm zaten bunu da. Yani ölüm dediğimiz şey için son diyoruz ya. Aslında ya o bir başlangıçsa? Ya gerçek dünya, ruhunun olduğu yer ise? Ya bu yaşadığımız yeryüzü gerçek değilse?  Doğduğumuzdan beri bize dayatılan doğrular ve alışkanlıklarımız var. Dünya bu kadar hızlı dönerken nasıl bir güç ki hiçbir şeyi hareket ettirmeden yapıyor bunu. Yer çekimi nasıl bir şey ki bunca şeyi tutabiliyor sabit şekilde. Kaldı ki dünyanın farklı yerlerinde yani mesela Ekvator bölgesinde yer çekimi biraz daha az iken orda da aynı şekilde her şey sabit durabiliyor?  İşte böyle zaman zaman değişik düşüncelere dalıyorum. Sonra kendime gelmeye çalışıyorum ve başlıyorum kendimi sorgulamaya.

İşte zaten hayattaki dengesizlikler de bu şekilde başlıyor aslında. Gerçek dünya ile düşündüğün dünya arasında sıkışıp kalıyorsun. Yapmak istediklerin ve gerçekte yaptıkların farklı oluyor. Olmak istediğin sen ile olduğun sen arasında uçurum oluyor. İlla ki vardır olmak istediğim kişiyim diyen. Ama topluma bakınca pek fazla olduğunu sanmıyorum. Okuduğumuz okullar bile istediğimiz okullar değilken nasıl tam olmak istediğimiz kişi olabiliriz ki? Oturmak istediğimiz evlerden çalıştığımız işlere kadar hangisi gerçekten istediğimiz şeyler ki?

Beni tanıyanlar hep şaşırıyor, bakınca çok neşelisin ve mutlu görünüyorsun aslında, nasıl oluyor da bu şekilde depresif düşünüyorsun diye. İşte olmak istediğim kişi olmadığım için kişilik çatışması yaşıyorum muhtemelen. Duygu değişimi var fazlasıyla. İşin en kötü tarafı ne biliyor musunuz? İnanmazsınız ama ben de bu hayata bir kere geliyorum J yani olmak istediğim kişi olmak için neler yapmalıyım hiç bilmiyorum. Açıkçası o gücü kendimde görmüyorum da. Yani aslında iktidara karşı sadece konuşan muhalefet partisi gibiyim. Kendi kendime söylenirim ama iş icraata gelince fıs diye gidiyor her şey. Her şeye karşı çok güçlüyüm fakat konu risk almak konusuna gelince biraz korkağım sanırım. Ama sizler ben gibi olmayın. İstediğiniz şeyleri yapmak konusunda Seliz gibi olmayın!

Her seferinde buradan sözler veriyoruz birbirimize ne kadarını tutuyoruz? Bugün yeni hayatımızın ilk günü olsun diyoruz mesela, neyi değiştiriyoruz ki? Sabah ritüellerimizi bile değiştirmiyoruz ve sonra dönüp de ne çok şey bekliyoruz hayattan değil mi? Değişim önce beyinde başlar gerçekten. Önce kendin inanacaksın ve isteyeceksin, sonra bir adım atacaksın. Öyle kolay değil tabi burada yazdığım gibi… Çabalayacaksın… İlla ki bir yolu vardır yani, deneyerek göreceğiz artık.

Zaman; Değişim, dönüşüm zamanı artık…

Artık ayağa kalkma, silkelenme zamanı…

Gerçek bizlere…

Sevgiyle ve umutla…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEVGİLİLİK SÖZLEŞMESİ

SU’nun Şifa Gücünden FAYDALANMAYA NiYET Edin.