Öne Çıkan Yayın
ÇUKUR
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
DERİNE YOLCULUK YA DA ADINA AYNADAKİ YÜZÜM DİYELİM. BELKİ EN
GÜZEL BAŞLIK ÇUKURDUR.
Hiç ummadığınız anda hayatınızın bir noktasına gelirsiniz. Öyle
bir noktadır ki bu ‘’ eyvah şimdi ne olacak’’ dedirtir insana. Yeni bir macera
yeni bir yol vardır önünüzde. Bilmediğimiz her şeyin bizi korkutması gibi bu
yolculukta korkutur bizleri. Ama şimdi şemsin 10. Kuralını hatırladım bir den.
10. Kural: Ne yöne
gidersen git, doğu, batı, kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru
bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.
Yönler bizim
seçimlerimiz. Doğru ya da yanlış diye ayırt etmemek gerekiyor. Sonunda hepsi
bir hedefe ulaşıyor. Yeter ki bu yolculukları yaparken içinde öfkeni,
nefretini, negatife dair her duygunu törpülemeyi bil. Ya da bunlardan
özgürleşmeyi seç. Her sabah, akşam kendine bu bana ne anlatmaya çalışıyor ve
ben bu durum karşısında ne yapabilirim diye sormasını bil. Gerçi sormaktan ziyade
yaşamaktır asıl olan. Eğrisi ile doğrusu ile her şeyi yaşamak.
Bazen hayat bize hediye vermek istediğinde
ambalajı kötü olabiliyor. Üzülüyoruz, lanetler okuyoruz, dövünüyoruz, keşkeler
havada uçuşuyor. Hayat bize karşıymış gibi hissediyoruz. Kimsenin bizi
önemsemediğini, her şeyin üstümüze geldiğini düşünüyoruz. Ya bu durum böyle
değilse. Neden hayata rağmen yaşamak zorunda olalım ki? Hayatla aynı anda
akışta olsak, belki sınavını verdin ey dost şimdi ödül zamanı diyecek evren
bize. Önümüzü göremediğimiz zaman sisin arkasından bakıyorsak hayata, dar ve engebeli
yollar bizi yoruyorsa karamsarlığa kapılmak an meselesi. Korkuyoruz evet
haklısınız ama cesur ve cesaretli davranmak korktuğun halde o yolda yürümek değil
midir.
Böyle zamanlarda kendimizle olan konuşmalarımız çok
ehemmiyet kazanıyor. Çünkü kullandığımız her kelime, kurduğumuz her cümle bizi
bize anlatıyor. Korku ve nefret dolu cümleler kuruyorsak hem tanrıdan hem de
kendimizden memnun değiliz demektir. Tanrıdan korkuyor, kendimizden de nefret
ediyoruzdur. Şikâyet ettiğimiz her şeyi büyütüyoruz ve bize katlanarak geliyor
demektir. Kendi vasıflarımızı önce kendimizi tanımladığımız kelimelerle, sonra
da karşımızdakini yargıladığımız kelimelerle bulabiliriz. Hatta dağın
seslerimizi bize geri yansıttığını anlatan şu hikaye bana göre bu durumu tam
olarak özetliyor.
“Bir adam ve oğlu
ormanda yürüyorlardı. Aniden çocuk düştü ve şiddetli bir acı içinde bağırdı:
“Ahhhh!” Hemen sonra dağdan gelen “Ahhhh” sesi onu şaşırttı. Merak içinde
“Kimsiniz?“ diye haykırdı. Fakat sadece “Kimsiniz?“ cevabını aldı. Bu cevap onu
kızdırmıştı. Bu kızgınlık içinde tekrar bağırdı: “Siz bir korkaksınız!”, ve ses
cevap verdi: “Siz bir korkaksınız!” Babasına baktı ve sordu: “Bu olanlar
nedir?“ “Oğlum” dedi adam, “Kulak ver, dikkat et şimdi!” Sonra baba bağırdı:
“Ben sana hayranım” Baba bağırmaya devam
etti: “Sen harikasın!” ve ses cevap verdi: “Ben sana hayranım”, “Sen
harikasın!”.
Çocuk şaşkındı fakat halen ne olup bittiğini
anlamamıştı. Baba durumu açıkladı: “İnsanlar bu durumu “yankı” diye
isimlendirirler, fakat bu durum tam anlamıyla hayatın kendisidir. Hayat daima
senin ona verdiğini sana geri verir!
Hayat senin eylemlerinin bir aynasıdır. Eğer sen daha fazla sevgi istersen,
daha fazla sevgi ver! Eğer daha fazla nezaket istersen, daha fazla nezaket ver!
Eğer daha fazla anlayış ve saygı istiyorsan, daha fazla anlayış ve saygı ver! Eğer sen insanların sana karşı
daha saygılı ve sabırlı olmasını istiyorsan, daha fazla saygı ve sabır göster!
Doğanın bu kuralı bizim hayatımızın her cephesinde söz konusudur.
Eğer hepimiz bir gram içimizdeki o meleksi sesleri
dinleyebilsek, yüreğimizin atışını hissettiğimizde ona kulak verebilsek hayat
daha kolay olabilirdi. Bizler maalesef kulak vermediğimizde kalplerimiz darma
dağınık olmaya başlıyor. Ama hiç düşünmüyoruz ki o harabeye dönmüş gönlümüzde
neler saklıyor, ne hazineler barındırıyoruz. Ama bizler yaşadığımız ve bizi
değiştirecek olayların karşısında ders alarak ilerlemektense başkalarını ve
kendimizi suçlayarak ilerliyoruz.
Ah şu dilimizi bir tutabilsek ve onu eğitmeyi bir
başarabilsek!!!!
Filiz Cansever



Yorumlar
Yorum Gönder