Öne Çıkan Yayın
UYANIŞ SERİSİ 2 DEVAM UYGULAMA
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Ben bu zaman diliminde 4 aşamalı sorular sordum kendime. Çünkü
biliyorsunuz ki evren soru ile çalışır. Eğer hayatınızda bir şeyleri tezahür
ettirmek istiyorsanız bu yollardan sanırım sizlerde geçtiniz ya da geçmek üzeresiniz.
Herkes her şeyi ister ama bazı şeyleri doğru ifade edemez. Neden bazı insanlar
istediklerine, hayallerine kolaylıkla kavuşurken bazıları hüsran ve hayal
kırıklığı yaşar? Hiç düşündünüz mü? İşte nedeni bu yazımda.
Hep istemediklerimize
odaklı bir hayat yaşıyoruz. Ben ….. istemiyorum, ben mutsuz olmak istemiyorum,
ben filancayla kavga etmek istemiyorum, ben bu acıları yaşamak istemiyorum….
Gibi uzatabileceğiniz birçok cümle. İşte tamda bu nedenle evrene isteklerimiz
ulaşmıyor. Bedenimizden çıkmıyor bile. Artık hepimiz ya da birçoğumuz evrensel
yasalardan haberdarız. En çokta çekim yasasını biliyoruz. Ama maalesef yanlış
biliyoruz. Dileğini söyle serbest bırak, ona sana gelir diye biliyoruz. Sonrada
Cem Yılmaza malzeme oluyoruz. Bu böyle bir şey değildir. İstediklerini evet
söyleyeceksin ama olumlu cümleler ile. Mesela mutsuz olmak istemiyorum diye
değil, mutluluğu seçiyorum, ben mutlu olmayı hak ediyorum gibi sözlerle.
İşte benim izlediğim
ve sizlere de denemeniz için yazdığım ve paylaştığım 4 aşamalı yol. Bunların
ilki
1_ Ne
istediğinizi bilin, net olun ve ona inanın. Şöyle düşünün;
arkanıza yaslanın ve hayatlarınızı, yaşadıklarınızı gözden geçirin. Nasıl
hayatlar yaşıyorsunuz ama aslında istediğiniz hayat ne? Mevcut halinizden
memnun musunuz? Şuanda neye sahipseniz, sadece bunlara sahip olabileceğinize
karşı oluşturduğunuz inancınızın neticesi. ‘’Mutlu olmak o kadar kolay olsaydı herkes mutlu olurdu. Para kim ben
kim. Benim o kadar güçlü tanıdıklarım yok ki bana ve aileme sahip çıksın.’’ İşte
bunlar zehirli düşüncelerdir ve gerçek hayatta da yaşadıklarımız aynen budur. Mutlu
olacağınıza dair inancınızız kaybettiyseniz mutsuz olmanız kaçınılmaz. Siz
mutsuz olursunuz. Kural budur çünkü. Neye inanırsan o var olur hayatında. Çünkü
biz bunları yaratıyoruz. Siz gerçekten neyi hak ediyorsunuz? Bunu düşünmek için
kendinize zaman verin. Yazıyı kesin ve ilk önce bunu sorgulayın. Siz neye sahip
olabileceğinize inanıyorsunuz? Gerçekte olmak istediğiniz yerde ve ruh halinde
misiniz? Bir kere kararınızı verince o kararınızda net olmalısınız. Aklınızda
en ufak şüphe olmamalı.
2_ net
olmak çok önemli. Aslında bunu 1 maddede fazlasıyla belirttim.
Eklemem gereken bu maddeye asıl olan şey düşündüğünüz hayallerinize gerçeklik
payı olacak ufak detaylarda katmanız. Bu konuda kendinizi asla sınırlamayın.
Tam tersi cesur olun. Hayal kurarken gözlerinizi kapatın ve olmak istediğiniz
durumun hayalini kurun. Kendinize inanın. İçinizden bunları istiyorum ama olmaz
demeyin. Bu oluşumu yarıda kesiyor ve arzularınız toprak altında baş verecekken
sönüp gidiyor. Bunun canlandırmasını yaparken bu şekilde olacak, şöyle
gerçekleşiyor gibi kısıtlayıcı da olmayın. Çünkü istemek sizin işinizken, onu
gerçekleştirmek Tanrının işi. Yüce Yaratıcının işine karışmakta blokajdır.
Olayın olmadan üstünü kapatmaktır. Kendinizi çok fazla parayla görebilirsiniz,
muhteşem orman manzaralı bir evde yaşarken canlandırmalar, harika bir fiziğe
sahip olduğunuzu hayalinizde canlandırabilirsiniz. Ve bunları yaparken küçük
detaylara girin. Mesela çok güzel bir evde olduğunuzun hayalini kuruyorsunuz.
Yani yaşanabilir güzel bir ev arzuluyorsunuz. Ayağa kalkın, gözlerinizi
kapatın, ellerinizi uzatın kapının koluna dokunun ve açarken ki sesi bile
duymaya çalışın. O evin mutfağını,
odalarını, bahçesini görün. Elinizi uzatın kapınızı açın. Hatta anahtarınızı ve
anahtarlığınızı bile görün. En küçük detayları fark edin. Bu bir sihir.
Yaşadığınızda anlayacaksınız ancak. Bir kere deneyin. En azından kendinize ne
kaybederim diye sorun. Zaten birçok vaktiniz var. En fazla 15 dakikanızı
kaybedersiniz. Ama ya kazanırsanız?
Arzuladığınızı yaşarken bulursunuz kendinizi. Bence denemeye değer.
3_ Bu
isteklerinizi yüksek sesle söyleyin. Çünkü düşünceler fiziksel
bedenimizde oluşuyor, sesle evrene yayılıyor. O ağzımızdan çıktığı anda ruha
değiyor. Enerji bedende kendine yer buluyor. Enerji evrene yayılır. Ne
isterseniz isteyin bunu yüksek sesle söyleyin. Bu bizim duygusal durumuzun
aktif hale gelmesini sağlıyor. Hatta ben
bu durumda mantra oluşturmuştum. Yani olumlamalar. Bir dizi kendimi iyi
hissettiren cümleler. Mesela ‘’ ben
harika ve güçlü biriyim. İçimdeki şifa enerjimi serbest bırakıyorum. İstediğim
her şeyi yapabilirim. Benim içimde tanrı var ve ben ona güveniyorum. Haydi,
haydi haydi dansa gibi cümlelerdi. Hatta bundan şarkı bile yapmıştım.
Hani bir şarkı vardı ya ‘’haydi şimdi bütün eller havaya ‘’diye. Hah işte onun
müziğine bu sözleri uyarlamıştım. Sabah kalkınca kahvemi hazırlarken bu şarkıyı
söylüyordum. Çok işe yaradı. Sizde kendi olumlamalarınızı bularak en sevdiğiniz
müziğin melodisini ona uyarlayabilirsiniz. Ama ben tecrübeme dayanarak
söylüyorum, muhakkak bunun üzerine çalışacaksanız( yani sözleri melodiye
çevirme konusunda) telefonunuzdan kayıt yapın. Sonra nasıl söylüyordum, hangi
melodi kulağıma güzel gelmişti diye çok karıştırdım ben.
4_ Serbest
bırakmayı denemeniz ve bunu başarmanız çok önemli. Aslında bizler zaten bu son aşamada hatalar
yapıyoruz. Bilerek ya da bilmeyerek yapıyoruz bunu. Nasıl mı? Hani her gün bu 4
aşamalı çalışmaları yapmanız ve sürekli tekrarlamanız gerekmiyor. Tam tersi
bunu 1 kere yapın ama kalpten gelerek yapın. Yüksek sesle söylediğiniz
olumlamalarınız bunun dışında. Hayalini kurduğunuz şeyi sanki karşınızda biri
varmışta ona anlatıyormuşsunuz gibi sesli ifade ettikten sonra kalben, inanarak
yaptıktan sonra olacağına olan inancınızı korumalısınız. Bunları sürekli
yaparsanız eğer, amacınız ortadan kalkar. Bu isteğinize ve yaptıklarınıza,
evrene, tanrıya inanmadığınız anlamına gelir. Bu nedenle 1 kere yapın ama kalpten
büyük bir inançla yapın. Kendi olumlamalarınızı sürekli tekrar etmenizde bir
sakınca yok. Tekrarlamanızı gerektirecek bir şartta yok. Ben öyle yaptım ve
beni motive etti. Belki sizi de bu anlamda motive edebilir.

Yorumlar
Yorum Gönder