KENDİ HAYAT YOLCULUĞUNUZDA DİREKSİYON DA KİM VAR? SİZ Mİ? YOKSA BİR BAŞKASI MI?
Nlp’nin temsil ettiği şeyler aslında insandaki öğrenme yeteneğine farklı bir bakış açısı sunabilmektir. Ben Nlp yi eğitim basamağı olarak görüyorum. İnsanların beyinlerini kullanabilmelerini sağlayan yeni yolar bulmaları, bu yolları geliştirmeleri diye düşünüyorum. Birçoğumuz beynimizi aslında etkin bir şekilde kullanmıyoruz. Beynimiz aslında bir makine gibi. Ona bir iş vermezseniz bozulana, sıkılana kadar çalışır durur. Ona hiç vermediğinizde bile iş vermiş olursunuz aslında. Ne işi biliyor musunuz? Gördüğün duyduğun her şeyi al sonra bunları bir şekilde kullanırsın işidir bu. Beynimizde gördüğü her şeyi alır ve bunları bize korku, evham, panik, mutsuzluk gibi duygularla geri bildirim yapar. Bu bilinçaltımıza komut olarak gider ve biz hayattan zevk almayan mutsuz kadere boyun eğmiş ve başımıza gelen birçok şeyin suçlusu olarak başkalarını suçlar dururuz.

Hiç bilmeyiz aslında beynimize giren çıkan şeyleri hiç kontrol etmediğimizden kaynaklandığını. Hücre zarı gibi ol adlı videomda bu durumla nasıl başa çıkacağımızın ipuçlarını verdim. İzlemenizi tavsiye ederim. Hiçbir deneyim yaşamadığınızı varsayalım ve sizi duygularla dolu bir havuza bırakalım. İşte o zaman yani dış deneyimleriniz olmadığı için içsel deneyimleriniz fazlalaşmaya çoğalmaya başlar. Bunun tam tersi olduğunda yani dış deneyimleriniz olduğunda ve siz kendiniz için bir şey yapmadığınızda ise ona hiçbir görev vermediğiniz için o sıkılmadan çalışır kendi bildiğince ama sizin normalde hep canınız sıkılır, hayatta kaygı duymaya başlarsınız. Mesela hiç kendi işinizle ya da özel hayatınızla alakalı derin düşünüp, gece uykunuzdan sıçradığınız hatta hiç uyuyamadığınız oldu mu?

Kötü bir gün geçirmişseniz bunu beyniniz size sürekli yaşatacaktır.
Ben sizden kendi deneyimlerinizi değiştirerek yaratmanızı ve beyninizde olup bitenler hakkında fikir sahibi olmanıza yardımcı olmak istiyorum. İnsanlar genelde başta da söylediğim gibi kendi hâkimiyetlerinde değil başkalarının esiri olarak yaşarlar. Ben kendi hayatınızın hâkimi siz olun istiyorum. Yani arabanızı siz kullanın koltuğun yanında ya da arabanın arka koltuğunda oturmayın. Direksiyona geçin ve kendi hayat senaryonuzun senaristi olun istiyorum. Beyninize siz yön verin. Beyniniz size değil.
Kaçınız hiç olmamış bir olasılık üzerine düşündünüz ve kendinizi kahrettiniz ve kötü hissettiniz? O zaman hepimiz şimdiden kendimizi kötü hissedelim. Ama bir bakıyorsunuz ki, hiçte düşündüğünüz gibi olmamış hiçbir şey. Ama siz üzüldüğünüzle kalmışsınız. Fakat siz kendinizi kötü hissetme fırsatını kaçırmadınız. Ama iyi hissetme fırsatı uçup gitti değil mi?
Kaçınız aklınıza gelen düşüncelerden dolayı bunaldığınız anlar yaşadınız? Eminim kendinize her zaman keşke bu fikri, bu duyguyu, bu olayı kafamdan atabilseydim dersiniz.

Ama o fikir bunu düşünmeye başladığınız ilk anda hemen uçup hoop diye aklınıza geliverir değil mi? Beynimizin sorunu ne biliyor musunuz? Öğrenmemeleri değil, tam tersi çabuk öğrenmeleridir. Örneğin bir fobiyi düşünün. Mesela bir fare gördüğünüzde acayip korktuğunuzu düşünün. Ve siz o anda of çok şükür fare korkumu unutmuşum demeniz mümkün mü? Aslında bu fobi harika, müthiş bir öğrenmedir. Ve bu tam olarak adlandırmamız gerekirse öğrenme başarısıdır. Aslında fobinin kökeninde 1 günlük öğrenme deneyimine dayanır. Ama bizler bu anı sürekli kafamızda canlı tutar ve sürekli konuşuruz. 1 günlük yaşadığımız korku tüm hayatımıza mal olmuştur. Yani kısacık bir anı yeterli oldu fark ettiğiniz gibi.
Peki, şimdide bir şeyleri sürekli ertelediğinizi düşünün.

Mesela biri sizi üzdüğü, incittiği zaman siz şöyle der misiniz, hmm bu beni üzdü, kendimi kötü hissetmem gerek ama sonra üzülürüm şimdi işim var. Peki ya sevdiğiniz bir yemeği ya da tatlıyı sonsuza kadar erteleseydiniz? Ne kadar muazzam tatları kaçırdığınızı bilemeyecektiniz.
Şimdi size basit bir deney yaptıracağım. Ve kendi beyninizi çalıştırmak ve yönetmek hakkında bazı fikirler oluşacak kafanızda. Benimde amacım tam da bu aslında. Geçmişte yaşadığınız çok güzel bir deneyiminizi düşünün. Başarı, güven, cesaret, atılım gibi konular olsun bunlar. Gözlerinizi kapatın ve tekrar o ana geri dönün. En azından dönmeye çalışın. O anda olan tüm güzellikleri yeniden görebileceğinizden, zihninizde canlanacağından emin olun. Ve şimdi gözünüzün önüne geldiğinde ise o resmi iyice parlaklaştırın, canlandırın ve duygularınızın da beraberinde nasıl değiştiğinin farkına varın. İyice parlak hale getirdikten sonra, göremeyecek duruma gelene kadar soluklaştırın şimdi de soluk renklerle dolsun. Ve şimdi tekrar parlaklaştırın.
Ve bakın bakalım kendinize bu yaptığınız değişiklikler size kendinizi nasıl hissettirdi. Elbette içinizden bazıları olmuyor diyecektir. Ama unutmayın ki, istisnalar kaideyi bozmazlar. İçinizden birçoğu resmi parlaklaştırdığında duygularının da daha güçlü olduğunu fark edecekler. Parlaklığın artması her zaman duyguların yoğunluğunu arttırır. Parlaklık azaldığında da duyguların yoğunluğu azalır. Bunu yaşadığınız üzücü bir olay içinde kullanabilirsiniz. O acı yaşadığınız anı gözünüzün önüne getirir, sonrada resmi iyice sönük hale getirirsiniz ve göremeyeceğiniz kadar sizden uzaklaştığını görmeye çalışırsınız.

İşte aslında bu kadar basittir her şey. Ama biz her zorluğun, derdin, acının çözümlerinin zor olduğuna inanmayı seçiyoruz. Çünkü bize öyle öğretildi. İşte benim ve diğer meslektaşlarımın verdiğim sayısız eğitim ve seminerlerde bu teknikleri ve daha birçok tekniği nasıl kullanacağınızı öğretiyoruz. Sizde kendinizde fark yaratıp, hayatınızın kontrolünü elinize almak istemez misiniz? O zaman haydi gelin ve beraber değişime ayak uyduralım. Sevgi ile kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder